Çağımızda bir devletin ve milletin kurtuluşunun ve yaşamını en iyi şekilde sürdürebilmesinin anahtar kelimesidir; bilim. Ancak bizler yaşadığımız koşullar içerisinde bu kelimenin anlamını anlayamadığımız gibi işleyişini de pek hayata geçirebilmiş değiliz. Burada tabi olanaklardan tutun, konuya verilen değere, sunulan fırsatlara kadar bir çok etken var. Ben bu yazıda özellikle bilimin nasıl bir süreç olduğunu kendimce yorumlayıp, vurgulayacağım.

Bilim dediğimiz sürecin 2. Dönüm
noktası bana göre ‘bilimi anlamak’.
Diğer bir tabir ile düşünmek. Benim bu konuda ilk kez düşünmeye
başlamamı sağlayan bir üniversite hocamdı. Kendisi bilmez ama benim
hayatıma çok değerli bir dokunuşu olmuştur. Yüksek lisans ders dönemindeyim,
dersin adı ‘Seminer’ .J
Yüksek lisansın en düşük kredili dersiydi. Dönemde bir
kere dersi yapılır, kalan zaman da sunum hazırlayıp anlattırsınız. İroni de buradadır aslında o
bir derse benim şansıma o hocam gelmişti. Tabi o zaman bilmiyorum şans
olduğunu. Bize araştırma ve bilimden bahsediyordu. Derste kurduğu bir cümle
beni tamamen değiştirdi. ‘Arkadaşlar biz bilim üretmiyoruz. Onlar bilim
yapıyor, biz ise yapılanı takip ediyoruz.’ Hatta örneğini de vermişti. ‘Adamlar
US (ultrasound; tıbbi bir cihaz) bulmuş zaten. Bu cihazın üretilebilmesi,
kullanılabilmesi için 2000 tane araştırma yapmış. Biz de işte şu kasta mı daha
etkili yoksa bu kasta mı? Bu tedavi mi daha etkili yoksa US mu? ona bakıyoruz’
demişti. Ben hala bunları söylerken onun yüz ifadesini, üzüntüsünü ve samimiyetini unutmadım. Benim için dün gibi.
Bu andan itibaren sanki tüm algılarım açılmıştı. Sormaya, sorgulamaya ve
düşünmeye başlamıştım. Sürekli bir kıyas içerisindeydim. Bu aşamada dikkat çok
önemli çünkü ne doğru ne yanlış bunun ayrımını kaybetmemek lazım. Düşünmek
güzel, ama düşüncelerde boğulmamaya da dikkat edeceğiz.
Bilimde ki
ilk 2 dönüm noktasına ulaşabilmek hayat dediğimiz yol içerisinde kendiliğinden
gerçekleşebilecek süreçlerdir. Fakat 3. durak bambaşka bir çaba gerektiriyor.
‘Bilimi gerçekleştirmek’ diye tabir edebileceğimiz bu aşamaya ulaşmak sizin
aslında bilim insanı olduğunuzun kanıtı olacaktır. Bu süreç gerçekten çok
çetrefilli olmakla beraber içerisinde şansı asla barındırmamaktadır. Bu
şans meselesini karıştırmayalım. Yani anlatmak istediğim kimse durduk yere ‘hop
bilim ürettim bilim insanı oldum’ olmuyor. Bir elmanın düşmesi size bir şans
gibi görünebilir fakat içerisinde bir düşünceyi ve yorumu barındıran bir
olaydır aslında. Bu süreç; içerisinde en başta hayal etmeyi barındırıyor. Önce
bir hayalimiz olacak, o hayalden yola çıktığımız bir amacımız ve bu amaca
inancımız olacak. Ne yazık ki bunlarda yetmiyor; bunları sıkı bir çalışma,
adanmışlık, fedakarlık ve azim ile desteklemek gerekiyor. Örnekleri var
bazıları bir yılda 20 makale yayınlıyor belki ama katkısı tartışılır? Kimisi de
bir çalışmayı 35 yıl yılmadan sürdürüp, tüm insanlığa katkı sağlayabiliyor.
Onlarda zaten genellikle Nobel alanlar oluyor. J
Tabi bu bir örnek bunu; ‘Ne yani nobel olmadan yaptıklarımız bilim olmuyor mu?’
diye yorumlamamanızı tavsiye ederim. Buradaki önemli olan süreç içerisindeki
yaşantı ve bizi bekleyen olaylar.
Bilim çok değerli ve kıymetli.
Umarım bunun farkına bir an önce varmayı biliriz. Ulu Önderimiz Atatürk’ün bir
sözü ile yazımı bitirmek istiyorum.
‘Eğer bir gün benim sözlerimle bilim ters düşerse, bilimi
tercih edin.’
Uzm. Fzt. Abdulhamit Tayfur
Çok düzgün bir adamsın sen çocuk.
YanıtlaSilSenin doğru bakış açınla değerlendşrmen ve sunman çok değerli
Allah hedeflerine kolaylık ve başarıyla ulaştırsın inşallah.
Iyi dilekleriniz icin cok tesekkur ederim :)
YanıtlaSil