Konunun uzmanı değilim ancak var olan
bursumun (MEB) şartlarından birisi eğitim alacağımız üniversitenin genel veya
alan sıralamalarında dünyada ilk 500’de olma gerekliliği beni bu konu ile çokça
karşı karşıya getirdi. Konu tabii ki ilk 500’de hiç üniversitemizin olmayışı. Her
yıl ranking'ler (sıralamalar) açıklandığında memleketimin medyasında bir kerede
olsa gündeme gelir bu konu. Üzerine birazcık konuşulur, tartışılır ve
eleştirilir ama hep aynıdır, kısır bir döngü gibi bu muhabbet kendini tekrar
eder. Bu durumu öğrenen herkesin yaşadığı burukluğu da tabii ki bizler de her
sene yineleyerek yaşamaktayız. Peki konuyu biraz daha açmaya çalışarak ilk
500’e giremeyişimizin nedenleri neler olabilir ona bakalım.
Öncelikle
sizlerle bu sıralamalar üzerinde çalışma yapan en bilindik bazı kurumları
paylaşmak istedim. Bunlar;
- Times
Higher Education
- Academic
Ranking of World Universities (Shanghai)
- QS
World University Rankings-Top Universities
- University
Ranking by Academic Performance (URAP).
Sıralamalar
açısından her kurum arasında farklılıklar olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Peki
en son verilere göre şu an ki durum nedir sizler için küçük bir derleme yaptım.
Bunun için sıralamada ilk 500’e üniversite sokabildiğimiz (bu konuda ılımlı
olan) ve konunun anlaşılabilmesi açısından görselleri olan QS World University
Rankings seçtim. Kıyaslayabilmek açısından ve başarılı olamayışımızın
nedenlerinden birini ortaya serdiği için University Ranking by Academic
Performance (URAP) seçtim.
Tablo 1: QS Ranking’e Göre
11 Üniversitemizin 2014-2016 yılları arasındaki durumu
Üniversiteler
|
2014
|
2015
|
2016
|
Bilkent
|
399
|
394
|
411
|
Sabancı
|
471
|
441
|
441
|
Koç
|
461
|
481
|
451
|
ODTÜ
|
401
|
431
|
471
|
Boğaziçi
|
399
|
441
|
471
|
İTÜ
|
501
|
551
|
651
|
Hacettepe
|
601
|
651
|
701
|
Ankara
|
701
|
701
|
701
|
Çukurova
|
701
|
701
|
701
|
İstanbul
|
601
|
701
|
701
|
Gazi
|
-
|
-
|
701
|
Tablo 1’de
sizinde göreceğiniz üzere sıralamada üniversitelerimizin çoğunun göstermiş
olduğu bir düşüş vardır. Spesifik olarak her üniversite için bunun sebepleri
nelerdi yorum yapmayacağım. Çünkü herkes tarafından başka tarafa çekilmeye
müsait bir konu.
URAP
sıralamayı üniversitelerin yıl içerisinde yapmış oldukları yayınları ve bu
yayınlardan aldığı atıfları baz alarak oluşturuyor.
Tablo 3’ün
üzerindeki yazı dikkatinizi çekmiştir. Veriyi aldığım sitede böyle bir yorumla
karşılaştım ki gerçekten içler acısı. İlk 2000’de 71 üniversiteyi başarı olarak
lütfen yorumlamasın kimse!
Şimdi biraz
daha detaya inerek sebeplere beraber ulaşmaya çalışalım. Bunu için görselleri
sebebiyle QS’den sıralamada 1. olan MIT ile en köklü üniversitelerimizden biri
olan Boğaziçi’ni seçtim.



Şekiller
üst üste karışık gelmiş olabilir. Açıklamama müsaade edin. Giriş kısmı çok
güzel. İki üniversitenin 100 yıl üzerinde var olması, öğrenci kapasitesi ve araştırma
kapsamı-kalitesi açısından her şeyleri aynı sadece MIT’nin tanıtım kısmı daha
uzun. (Ee olacak o kadar 1. Üniversite J)
Biraz daha aşağı indiğimizde alan sıralamalarınında olduğu baloncuklar göze
çarpıyor. Burda olumlu bir gelişme var. Üniversitemiz mühendislik ve
teknoloji alanında dünyada ilk 250 üniversite arasında. Peki genel sıralamadaki
farklılıklar nerede başlıyor? Son kısıma geldiğinizde farkedeceksiniz ki MIT
akademik anlamda hala en üst düzeyde devam ederken bizde müthiş bir düşüş var.
Bunlar; akademik ün, fakülte başına düşen atıflar, uluslararası fakülteleriniz
ve uluslararası öğrencileriniz. Hmm demek ki bu iş için önce EVRENSEL olmak gerekiyor.
Analizi tamamlayıp en son
toparlayarak devam edelim. Bir sonraki göreceğiniz şey akademik ekip sayısı.
MIT’nin toplam 2982 olan akademik ekibinin 1679’u yani %55’ini başka milletler
oluşturuyor. Bizde ise toplam 461 olan akademik ekibin yalnızca 54’ü yani
yaklaşık %12’sini başka milletler oluşturuyor. Yorum yapacak olursak hem milli
olarak hem de evrensel olarak yetersiz kalıyoruz. Bir diğer çarpıcı olan nokta
ise öğrenci popülasyonu. MIT’de toplam öğrencilerin %40’ı lisans kalan %60’ı
lisansüstü eğitim alıyorken, uluslararası öğrencilerin %17’si lisans kalan
%83’ü lisansüstü eğitim olarak ayrılıyor. Lisansüstü öğrenci sayısı ise
Boğaziçi’nin 3.5 katından daha fazla. Boğaziçi Üniversitesi’nin öğrenci
popülasyonunun ise %68’i lisans kalan %32’si lisansüstü eğitim alıyorken,
uluslararası öğrencilerin %82’si lisans kalan %18’i lisansüstü eğitim olarak
ayrılıyor. Rakamlar tam tersine döndü.
Giriş biraz uzun oldu ama somut
şeyler üzerine konuşalım istedim. Çok uzatmadan bir kaç sebep gösterip
bitireceğim. Genel olarak ilk 500 üniversite arasında Amerika ve İngiltere
egemenliği var. Temel sebebi ise eğitim dilinin evrensel dil olan İngilizce
olması. Bu sebeple diğer ülkelerin evrenselleşme sürecinde yaşadıkları
engelleri yok. Böylece uluslararası öğrenciye ve araştırmacıya da çok rahat
ulaşıyorlar.
Bir diğer husus bu üniversiteler
ister özel olsun ister devlet olsun öğrenci için ciddi ücretlendirmeleri olan
üniversiteler. Aralarındaki fark tabii ki bunun miktarı. Örnek vereyim bizim
İngiltere’de bu üniversitelerden birinde lisansüstü eğitim almamızın bir yıllık
maliyeti (yalnızca eğitim maliyeti) 18.000 pound (x4.5 = 81.000 TL). Bu ücret overseas dedikleri
yani deniz aşırı ülkelerden (örneğin Çin, Hindistan, Meksika, biz..) gelen öğrenciler için geçerli. İngiliz ve diğer AB
ülke öğrencileri için ise bu ücret yıllık 6000 pound. Hatta 3000 pound’a okuyan
bir yunan ile bile tanıştık. Bize söylediği kendi ülkesinden çok daha ucuza
geldiğiydi. (Yunanlılar her konuda destekleniyor bu konuya girmeyeceğim ama J) Bu gelirin tabii ki
üniversiteler açısından inanılmaz getirileri var. Bu paralar; üniversite
kaynakları için, akademisyenlerin daha iyi araştırma yapabilmeleri için
laboratuvar gibi daha iyi olanaklara ve tabii ki öğrenciler için daha iyi
çalışma ortamı, eğlence alanları, aklımıza hayalimize gelmeyecek olanaklara
çevriliyor. Biz ise harç verelim mi vermeyelim mi bunu tartışıyoruz.
Doğru-yanlış onu tartışmıyorum. Böyle bir gelirin bizim üniversitelerimizde
olacağını farz etsek bile nasıl kullanılacağı konusunda haklı şüphelerim var.
Son husus ise akademik
çalışmalarımızın sayısı, kalitesi ve aldığı atıflar hakkında. Bu konuda da çok
geri kalıyoruz ancak ben burda akademisyenlerimizde değil sistemde hata
olduğunu düşünüyorum. Kendi alanımdan örnek vereyim. Amerika ve
İngiltere’de akademisyenler; lecturer (sadece derse giren), clinician (sadece
tedavi yapan) ve researcher (sadece akademik yayın yapan) olmak üzere 3’e
ayrılıyor. Bizde ise bir kişi hepsini birden yapmaya çalışıyor. Yorum sizin J.
Sonuç olarak bahsettiğimiz
sebepler çözümü olmayan konular değil ancak çözümü zor olan (bana göre)
konulardır. Biz ilk 500’e onlarca üniversite sokamayız, gerçekçi olmamız
gerekiyor. Gerçekçi hedefler ile inanıyorum ki en azından köklü olan
üniversitelerimizden birisi değil en az bir kaçı (özel-devlet farketmez) bu
evrenselliği yakalar, yabancı öğrenci ve akademisyeni kendisine çekmeyi
başarır, laboratuvar, teknolojisi ve imkanları ile bunu sürekli hale getirir ve
ilk 500 de kalıcı ve istikrarlı bir şekilde yerini alır.
İngiltere’den Sevgilerle
Uzm.
Fzt. Abdulhamit Tayfur
Kardeşim gerçekten önemli ve senin de dediğin gibi içinizde bir burukluk oluşturan konuya değinmişsin. Hani şu ünlü deyim beyin göçü var ya, işte onu başarabilmeliyiz, dil senin de değin gibi önemli ama, eğer dediğin o evrensel üne ulaşabilirsek, hepsi aşılabilir. Sen daha iyi bilirsin bunu ama dediğin gibi sanırım bizim akademik personelimiz, buna biraz da sistem bu şekilde olmasına izin veriyor, biraz devlet memuru mantığıyla çalışıyor, sabah sekiz akşam beş, derse gir, ekders al vs. Tabi hepsi böyle diyemem. Ama bunun tersine çevrilmesi gerek, Amerikalılar zeki de Türkler geri zekalı mı? Tam tersi, dünyaya bilimi medeniyeti öğreten bir milletiz, ama malesef beyinlerimiz aforizmaya uğratılmış, içimiz boşaltılmış. Elbette sizler gibi bilim adamlarının sayesinde kardeşim, ülkemizin köklü üniversiteleri de "evrensel bilim" üreten kurumlar olacak, buna inanıyorum, inanmak zorundayım, inanmadan hiçbir iş başarılmayacağını bildiğim için inanıyorum. Başarılarının artarak devam etmesini diliyorum. Ülkemiz için gururumuzsun kardeşim. Kolaylıklar dilerim...
YanıtlaSilAah kardeşim ah ne güzel özetlemişsin durumu.. Maalesef seninde dediğin gibi içimiz dışımız boşaltıldı. Güzel düşüncelerin için çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilRica ederim kardeşim, inşallah sizler gibi iyi düşünen bilim adamları sayesine olacak bu iş.
Sil