Eşim ve ben İngiltere'de lisansüstü eğitimlerimizi tamamlama fırsatı yakaladık. Burada geçirdiğimiz zaman boyunca yer yer bir soru -‘Geri dönecek misiniz?’- halinde, yer yer bir
tavsiye -‘Kalabildiğiniz kadar kalın, dönmeyin.’- halinde sık sık karşılaştığım bir fikir oldu memlekete faydalı olma isteği konusu. Tabii ki herkesin
kendisine göre düşünceleri ve sebepleri vardı, sonsuz saygı duyuyorum. Benim
cevabım herkese karşı aynı oldu: Döneceğiz.
Bizim de kendimizce sebeplerimiz
ve düşüncelerimiz vardı tabii. Bu konuda bir dönem bir yazı sebebiyle epey karmaşa
yaşamıştım. Üzerine daha önce hiç olmadığı kadar düşünmeye başlamıştım: Ya ben
de değişmeye başlarsam? Fikrimden vazgeçersem? Bunları düşünmeme sebep olan
yazı, bir dönem sosyal medyada çokça popüler olan ve birçoğunuzun
hatırlayacağı Japonya’da eğitim gören bir akademisyen arkadaşımızın ‘beyin
göçü’ konulu yazısıydı. (Bilmeyen arkadaşlarımız için yazıya bu linkten
ulaşabilirsiniz https://seyler.eksisozluk.com/turkiyeden-japonyaya-master-yapmaya-giden-sozluk-yazarindan-neden-beyin-gocu-veriyoruz
) Yazıda çok ciddi tespitler vardı. İlk okuduğumda direkt hak vermeme karşın
biraz düşünmeye başladığımda kendime sordum: Neden ülkemize dönerek anlattığı
hikayedeki hoca gibi olamayalım? Gerçekten çok mu zor bunu başarmak, yoksa bizler
bahsettiği gibi her konuda çok mu üşengeciz? Her seferinde devleti, hükümetleri
eleştirerek içimizi rahatlatıp ve akabinde kendimize bir ömür yetecek bahaneler
mi üretiyoruz? Ben daha çok bu bahane kısmında görüyorum kendimizi. Elimizi
taşın altına sokmayı öğrenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Olanaklar bize
sunulmuyor veya sunulamıyorsa, elde etmek için elimizden geleni yapmalıyız diye
düşünüyorum. İlk hedefimiz büyük şeyler olmasın, başka şeyleri ve kimseleri değiştirmek
değil önce kendimizi değiştirmek ve düzeltmek olsun! Küçük adımlar ile. Aynı ilk
adımımız gibi olmalı diye düşünüyorum. Sonrasında ise daha emin ve koşar adımlarla tabii ki! Ben bu yazının etkisinden çok çabuk çıkarak karmaşamı bitirdim.
Gelelim bir de varolan düşüncemi
bana pekiştirmemde yardımcı olan konuşmaya. Ülkemizde maalesef gündem nadiren
moral verici olsa da harika işler yapan harika insanlarımız da azımsanmayacak
sayıda. Onlardan biri de kendisini TEDx konuşması ile tanıdığım bilim
insanlarımızdan biri olan Gökhan Ünel (konuşmayı merak edenlere https://www.youtube.com/watch?v=BVptdpF3lDU).
Kendisi yaptığı bu konuşmasında çağımızın anahtar teknolojisi diye tabir ettiği
‘hızlandırıcı’ sistemlerini ve ne işe yaradıklarını anlatıyor. Konuşmasında
benim için 2 tane çarpıcı nokta vardı: Birincisi diyor ki ‘Bu noktada bana şunu
diyeceksiniz öğüt vermek kolay, sen ne yaptın?’ İkincisi ise ‘Küçük olsun
bizim olsun!’ Memlekete faydalı olmak işte burada başlıyor. Çok önemli iki
ibare var karşımızda, açıklamama izin verin. Öncelikle kendimize sorular
sormayı ve kendimizi eleştirmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Başkalarının neler yaptıkları ile
ilgilenmek yerine kendimiz ne yaptık, yapıyoruz ve yapmak istiyoruz? Bu
sorulara cevap bulmamız gerekiyor. Hemen hemen her yazımda millet olarak yanlış
anlaşılmış, yorumlanmış argümanlarımıza veya geleneklerimize gönderme
yapıyorum. Bu konuda da artık bir işe girişirken az olsun, öz olsun ve tam
olsun mantığını oturtmamız gerekiyor. Bizim için başarının sırrı bu diye
düşünüyorum. Çünkü dikkat ederseniz herhangi bir konuda hiç bir altyapımız
olmasa bile o işe girerken en tepeden girmeye, büyük atılımlar yapmaya
çalışıyoruz. Sonuç ise genelde hüsran. Ülkemizde gerçekten TV’de saçma sapan
gündüz kuşağı izlemek, abuk sabuk magazinsel şeyler takip etmek yerine Gökhan
Ünel ve onun gibi olan diğer bilim insanlarımızı örnek almanızı, takip etmenizi
öneriyorum.
Fikir vardır sizi zayıflatır,
fikir vardır sizi güçlendirir. Tercih ise bu fikirleri nasıl ve ne derece sorguladığımızda
gizli…
Benim bir hayalim var: Ülkeme en
iyi şekilde hizmet etmek.. Umarım bu düşüncem her zaman bu derece sağlam
kalır..
Uzm.
Fzt. Abdulhamit Tayfur
Kardeşim, öncelikle yazın çok güzel, düşüncelerin çok güzel, görüşlerine katılıyorum, eğer bir şeyleri değiştireceksek, sürekli aksayan yönleri eleştirerek ne kadar gelişim gösteririz? Eğer senin de dediğin gibi elimizi taşın altına sokarak başta kendimizi, düşüncelerimizi olumlu yönde değiştirmeye başlarsak elbette o yazıda anlatılan Japonya örneğindeki gibi bu ülkede de harika işlerin yapıldığını görebiliriz. Şu örnek bu konuyla bağdaşacaktır sanırım: Karıncaya demişler Kabe yanıyor, o da minicik ağzına bir damlacık su almış başlamış Kabe'ye doğru gitmeye, sormuşlar senin bu bir damla suyunla mı sönecek bu ateş? Cevaben karınca: bu yolda ölmek de bizim için şereftir. Aynen öyle, bu ülke için elimizden geleni yapmalıyız. Kardeşim çalışmalarını gururla takip ediyorum, dualarım seninle... çalışmalarında başarılar...
YanıtlaSilNaçizane düşüncelerin için çok teşekkürler. Mesele aynen verdiğin örnekteki gibidir. Bir de senden ricam olacak.. Şu epeyce ara verdiğin blog yazılarına bir el atsan artık diyorum. Hakkari anıların ile başlamanın bu iş için oldukça uygun olacağı kanaatindeyim. Sevgi ve Saygı ile canım kardeşim :)
YanıtlaSilTamam kardeşim, inşallah o hakkari anılarımı anlatacağım. Blog yazılarıma ben de başlayacağım, desteğin için sonsuz teşekkürler :)
Sil