Sporcu
Sağlığı bir çok araştırmacı tarafından çok özel, çok zor ve çok yorucu olarak
kabul görmüş bir çalışma alanı. Böyle kabul görmesinin bir çok sebebi var.
Hasta veya danışan popülasyonunuz sporculardan oluşsa da işin içine kulüpler,
federasyonlar, yönetimler, menajerler, teknik ekibin diğer elemanları,
sporcunun ailesi ve yakınları, çevresel etkenler, yaralanmaların geniş bir
yelpazeyi kapsaması (ayak parmak ucundan saç teline kadar), doping, çalışma
saatlerinin olmaması ve benzeri bir çok sebep.. Peki böylesine bir çalışma
alanında yurt içi ve dışında (İngiltere) uygulamalar ve işleyişler arasında ne
gibi farklar var?
Öncelikle
ilk değineceğim farklılık üst düzey multidisipliner çalışma ortamı. Üzülerek
söylüyorum ki ülkemizde hala daha çok düşük seviyelerde karşılaştığımız hatta
bazı çalışma ortamlarında hiç karşılaşamadığımız çok büyük bir eksikliğimiz.
Örneğin kendi çalışma alanımız olan sağlıkta bile her şeyin merkezinde hasta varken,
bizler o hastanın faydası için bir arada çalışmayı reddedip her meslek grubunun
birbirine karşı üstünlük sağlamaya çalışması ile uğraşıyoruz. Ülkemizin aksine
multidisipliner çalışma ortamı İngiltere’de çok üst düzeyde işliyor. Hem sahada
hem de akademik hayatta. İkisini ayrı
ayrı yazıyorum çünkü akademik yayınlarımızı yaparken dahi çalışma planlarımızı
multidisipliner olarak oluşturmuyoruz. Örnek verecek olursak sporcu sağlığı
alanında bir çalışma planlarken araştırma ekibini doktor, fizyoterapist, spor
bilimci, diyetisyen, psikolog, antrenör, biyomekanik mühendisi (biyomekanik
analizler için) gibi multidisipliner kombinasyonlardan oluşturmak yerine sadece
doktor, sadece fizyoterapist, sadece spor bilimci olarak tek yönlü
oluşturuyoruz. Çalışmalarımızın uluslararası dergilerde yayınlanmama veya zor
yayınlanma sebeplerinden biri de bu diye düşünüyorum. İngiltere’de herkes
birbiri ile çalışması gerektiğinin bilincinde, öneminin farkındalar ve bundan
ötürü diye düşünüyorum birbirlerinin çalışma alanlarına çok saygılılar. Herkes
kendi işini en iyi şekilde yapmaya gayret ediyor başkasının işiyle uğraşmıyor,
karışmıyor ve yorum yapmıyor.
Anlayacağınız boş yere vakit ve enerji kaybetmiyorlar. Sonuç olarak
onlarda verim ve huzur artarken bizde tam tersine düşüyor.
Diğer
bir husus aramızdaki teknolojik ve teknik ekipman olarak olanaklardaki
farklılıklar. Burada kesinlikle yanlış anlaşılma olmasın onlarda var biz de yok
kesinlikle değil. Fark onlarda olması gereken zaten özel veya devlet tarafından
sunulup ekstra gerekenler size sorulurken, bizde temel olan ihtiyaçların bile sunulmaması.
Teknoloji ve teknik ekipman olarak ayrı ayrı yazdım çünkü bunlar çok ucuz veya
pahalı şeyler olabilir ama sonuç bizde yine aynı. Basit bir elektrot için bir çok gerekçe
bizden istenirken onlarda sorulmadan sunuluyor. Özellikle bu konuda
devletimizden ziyade kulüp ve federasyonlarımız sağlığı sporun içinde bir
gereklilik olarak değilde lüks gördüğü için komik diye sınıflandırabileceğimiz
alanlara devasa bütçeler ayırırken sağlık için cüzi miktarlar ayırıp bir de
bunun muhasebesini tutarlar. Bunları aşmak için çok çaba sarf ediyoruz. Örnek
vermek gerekirse kulüplerimizin çalışma mantığı şu şekilde;
stadyum olsun ama seyircisi olmasın, hoca olsun ama oyuncusu olmasın, oyuncu
olsun ama top olmasın, fizyoterapist doktor olsun ama tedavi odası yatağı
olmasın. Bir cerrah ameliyathanesi olmadan ne yapabilir? Hiç bir şey.. İşte biz
de aynı durumda kalıyoruz. Daha acısı belki gereksiz olacak ama başıma geldiği
için yazıyorum. İki-üç bin liralık yıllarca kullanabilecekleri bir ilk yardım
cihazını (defibrilatör) kulübe aldırmaya çalıştığımızda en son ikna etmek için
sporculara değil yönetim kuruluna olan faydasından bahsettiğimizde kabul
etmişlerdi. Değerlendirme sizin..
İş
disiplini ve kurallar hakkında da biraz yazmak istiyorum. İngiltere’de kurallar
çok önemli, katı, uygulanmasına çok özen gösteriliyor ve hiç bir durum bunu
değiştirmiyor. Durumdan kastım özel bir şey oldu, aciliyet var ama hiç bir
şekilde esneklik sağladıklarını görmedim. Prosedür ne ise o uygulanıyor ve
ölseniz dahi değiştiremiyorsunuz. Açıkçası bu kısmı iyi mi kötü mü ben emin
değilim, ama çalışma disiplinleri bundan kaynaklı diye düşünüyorum çok yüksek. Son
olarak bu konu içerisinde bir de hızlı çözüm üretme yeteneğine değinmek
istiyorum çünkü bu konuda da onlar bizim çok gerimizdeler. Sebep ise bana göre
yine kurallar. Her durumda kurallar dahilinde hareket edip bunun dışına
çıkmadıkları için ani gelişen olaylarda çözüm üretmede daha yavaşlar. Genelde
her durumu önceden öngörmeye çalışıp buna göre plan yapıyorlar ama plan dışında
bir şey gerçekleştiğinde afallıyorlar.
Favorim
olan farklılığı en sona sakladım. Açıkçası hala şokunu üzerimden atabilmiş
değilim. İngiltere’de yapılan araştırmaların sonuçları sporun kurallarını
değiştirebilecek kadar kıymetli. En çok izlenen sporları olan rugby’nin
kurallarını çok iyi dizayn edilmiş ve yapılmış bir çalışmanın sonuçları ile
değiştirebilirsiniz. Daha açık olması için şöyle örnek vereyim Türkiye’de genç
yaştaki futbolcular ile ilgili bir çalışma yaptığınız ve 21 yaşından önce topa
kafa vuruşu yapan sporcuların ileriki yaşantısında daha çok sağlık problemleri
yaşadığını saptadınız. Bu çalışma sonucunda Türkiye’deki 21 yaş altı tüm
sporcuların topa kafa vuruşu yapmasını kurallar ile yasakladığınızı hayal edin.
Tam olarak bu ve buna benzer şeyler yapabildiğinizi hayal edin. Yani
araştırmayı gerçekten amacına uygun yapabildiğinizi, kağıt üzerinde yazı olarak
kalmasından ziyade hayata geçirebileceğinizi hayal edin.
Bonus
bilgi: Örneğin sporcunun özeline saygı duyulması burada kurallar ile güvence
altına alınmış. İngiltere'de bir sporcu doping kullanıp bunu fizyoterapistine/ doktoruna söyleyebilir ve gizli kalmasını talep edebilir. Sporcunun dopingli olduğu testlerle anlaşılırsa fizyoterapist/ doktordan kimse hesap soramaz, çünkü sporcunun mahremiyetini korumak daha önemli. Sporcu gizli kalmasını istediyse gizli tutmak zorundasınız. Yakalanırsa kendi problemi.
Burada
yazdığım her şey bizim İngiltere’de kendi yapmış olduğumuz gözlemler ve ülkemiz
ile olan kıyasları. Herkesin artıları eksileri var ancak bizim eksilerimiz daha
çok önce bunu kabul etmemiz gerekiyor. Daha sonra ise bu eksiklikleri nasıl
kapatabiliriz bunların yollarını arayıp, çok ama çok çalışmamız gerekiyor.
Birbirimize daha çok güvenip daha çok destek olmamız gerekiyor.
Uzm. Fzt. Abdulhamit
Tayfur
Queen Mary University
of London
Yazının devamı için: http://abdulhamittayfur.blogspot.co.uk/2018/01/turkiyede-saglk-ekibinin-dram.html
Yorumlar
Yorum Gönder